24 Nisan 2008 Perşembe

Yalnızız



Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.

PEYAMİ SAFA’nın yalnızız isimli romanın özeti şu şekilde:Tarık, Feriha’yı seven fakat geçmiş yaşamında farklı kadınlarla birlikte olan birisidir. Feriha ile bir köy bahçesinde buluşurlar. Tarık, kendine ait olan bir dünya kurmuş ve bu dünyanın içerisine yalan, kin, nefret gibi duyguları sokmamıştır.Tarık’ın kardeşi Feride, Ahmet’i sever, ama ailesine bu sevgisini açıklayamaz. Çünkü Ahmet bir isyancıdır. Fakat Feride’nin Ahmet ile birlikte olmasından sonra sessizleşmesinden annesi olanları anlar ve Feride’ye bağırıp çağırır.Feriha, Tarık’a o zamana kadar yalan söylemiştir. Ama son günler yalan söylediğini sezer. Feriha’nın Paris’te arkadaşlarına özenerek, yaşlı bir adamla evlenip Paris’e yerleşme isteği gün geçtikçe artar. Arkadaşının İstanbul’a gelmesiyle buluşurlar, ama arkadaşını çevrenin sevmemesinden dolayı bu buluşmalar gizli olur. Feriha, Tarık’ı gerçekten sever, ama Paris’e gitme fikri de ona cazip gelir. Feriha’nın babasının ölmesi evde daha da sıkı yönetim ilan edilmesine neden olur. Feriha’nın abisi ne Paris’ten gelen arkadaşalrıyla ne de Tarık ile görüşmesine izin vermektedir. Feriha’nın rahat bir hayat yaşama isteği galip gelir ve arkadaşıyla Paris’e gitmeye karar verir. Yaşlı bir adamın metresi olacaktır. Bunu öğrenen abisi önce dışarı çıkması yasaklar daha sonra Feriha’yı odasına kilitler. Feriha içeride arka arkaya sigara içmeye başlar. Bu sırada Tarık’ın burnuna yanık kokuları gelmektedir. Ama hiçbir yer yanmamaktadır. Feriha sigarayı yakmak için çakmakla uğraşırken yatağın çarşafını yakar. Kaçmak istemesine rağmen odanın kapısı kilitli olduğu için dışarı çıkamaz. Duman kokusunu alan hizmetçi abisini kaldırır. İçeri girdiklerinde çok geç kalmışlardır. Artk Feriha hayata gözlerini yummuştur. Feriha’nın not defterinde “Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız” cümlesini okuyunca kızın üstüne çok yüklendiklerini anlarlar, ama çok geç kalmışlardır.

KİTABIN ANA FİKRİ :İnsanlar dertlerini paylaşmalı, yalnız başlarına sıkıntılarını içlerine atarak sıkılmamalı, düşüncelerini açıkça söyleyebilmelidir.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ :Feriha, Feride ve Tarık aynı ailenin çocuklarıdır. Olaylar çok çabuk geçmiş, fakat oldukça ilginçtir.

Peyami Safa / Ötüken Neşriyat / Edebiyat Roman Dizisi

11 Nisan 2008 Cuma

Kırk Güzeller Çeşmesi

www.kitapyurdu.com'dan satın al
Okuyucu! Sen burada, bugün artık kaybettiğimiz değerlerimizle ilgili (nezaket, haya, tevekkül, merhamet, sabır, tefekkür, sadakat, dua, kanaat, gözyaşı vs.) kırk öğüt bulacak ve bunları şiirsel ilhamlarla okuyacaksın. Belki yazının içindeki öğüdü alacak, kıssadan hisse damıtacak, belki de unutuvereceksin. Ama ben sevgili okuyucu, bu yazıları, Efendim, 'Her kim benim hadislerimden kırk tanesini belleyip başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde Allah onu bilginler ve fakihler arasında diriltisin! ' buyurduğu için yazdım. İsterim ki, sen de öyle okuyasın ve zihninde birkaç gün gezdiresin. Hem kim bilir, bugün dün olduğunda, belki de seninle ikimiz, O'nun meclisinde buluşur, bunları yeniden söyleşiriz! ..

Kapı yayınları Prof. Dr. İskender Pala

5 Nisan 2008 Cumartesi

Aşkname


İskender Pala, Aşkname'de, Hayal Hatun, şair Aşkî, şair Ali Ruhi ve şair Sadî'nin aşklarını anlatıyor. Bazen bir beyitten, bazen de tozlu arşivlerde kalmış mektuplardan yola çıkıp kurguladığı hikâyelerde hem aşkın aslını gösteriyor hem de tarihin sayfalarını önümüze açıyor yazar. Pala, kitapta anlatılan aşkların yeniden gündemimize geleceğini düşünüyor ve "İnsan olarak hepimiz sevmekten sorumluyuz. Bu sorumluluğu yerine getiremeden de insaniyet vasfına sahip olamayacağız." diyor. Kitaptaki dört hikâyeden üçünde, hayatları hakkında tezkirelerdeki kısa biyografilerden başka malumatımız olmayan üç şairin yaşadığı aşklar anlatılıyor. İskender Pala, adeta bir dedektif gibi şairlerin yazdıkları her beyti titizlikle inceleyerek kurgulamış hikâyelerini. Şiirlerinden yola çıkarak şairlere bir kimlik vermiş, sonra da bu kimliğin taşıyabileceği aşkı kurgulamış.
''Şehnaz Beste'', ''Denizler Boyunca Aşk'', ''Aşk ve Şiir'', ''Yollarda'' isimli dört öyküden oluşan kitapta, aşkın saygınlığı, şairlerin yaşadığı aşklar üzerinden anlatılıyor. Her yüzyıldan bir aşk öyküsünün anlatıldığı kitap, okuyucuya değişen anlayışları ve hissedişleri sunuyor.

Harcandık


Kimimiz sevdik harcandık...
Kimimiz güvendik harcandık...
Kimimiz umut doluyduk harcandık...
Mektup yayınları/Emine ŞENLİKOĞLU

Bir Leyla Düşlemesi

Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye.Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk.Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük.
Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti.
Mecnun'a özendik sevdamızı bir Leyla'ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab-ı hayattı aşkı filizlendiren.
Ferhat olup Şirin'ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik.
Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti.
Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla'ya, Şirin'e, Aslı'ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır.
"Aşk" ile "ilgi duyma"nın karıştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık güllerimiz Leyla kokmuyor, sevda kokmuyor. Aşkın ilk basamağına dahi çıkamadık. Tutkulara takılıp kaldık.
Dergâha gelen delikanlıya şeyhin "Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel!" dediği kadar dahi olsa, yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını.Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi...

KAYNAK YAYINLARI/ Osman ALAGÖZ

İçimizdeki Mevlana


Her şey sahibinden öğrenilir. Aşkın hocası da aşktır ancak. Pası kiri yakan kutsal alevi bulmuştu. Herkesi oraya, o kudsi ateşe davet etti Mevlana. Mecusiyi, Ermeniyi, tevbesini bin kere bozanı, doğruyu ve eğriyi… Onlar oraya farklı libaslarda girdiler, bir olup çıktılar. Bütün bu insanlar kendilerini ayıran dillerini unuttular yeni ve ortak bir dil buldular. Üzüm demeyi yeniden öğrendiler. Mevlana bir aş ustasıydı; kırk yumurtayı bir sahada kaynatıp tek yumurta etmenin sanatını elde etmişti. Bir ney gibiydi; kendinden boşalmış sahibinin soluğuyla dolmuştu. Bir beşer beşeriyetinden ne kadar sıyrılabilirse o kadar sıyrılmıştı kendisinden. Demirdi ama ateşe erimişti, şekerdi ama suda yok olmuştu. Tevazuyu topraktan öğrenmişti, cömertliği çamurdan; insan seçmezliği güneşten bellemişti. Onun için rahmet gibi her tarlaya yağıyor, güneş gibi her bacadan giriyordu. Biliyordu ki Tanrı katında alçak da birdi yüksek de; padişah da aynıydı kul da. O yüzden cümle cihana bir nazarla baktı.
BİLGE YAYINCILIK/ Prof. Dr. Cihan OKUYUCU

Aşkın Hükümranlığı


Aşkın hükümranlığından uzak kalanlara sesleniş!Aşk... Hareketsiz sükûn, sükûnetsiz hareket. Aşk... Kelimelere sığmayan bereket. Aşk... Dibi görünmeyen bir derya. Yusuf’un güzelliğine tutulan Züleyha.Kimi zaman Ferhad, kimi zaman Şirin, kimi zaman da Mecnun ile Leylâ... Ne uzunluk ne derinlik, ne de genişlik. Noktanın sonsuzluğu bu!Noktanın sonsuzluğu kadar aşk, aşk’ın sonsuzluğu kadar nokta. Her şey bir noktadan sudur eder, her şey bir noktada sükun bulur. Varını-yoğunu aşk’a verdiren bir yoksulluk macerası bu! Aşk’ın hükmüne râm olan, aşk süvarilerinin yolculuğu bu! “Aşk’ın hükümranlığı” ile aşk’ın kılavuzluğunda...
TİMAŞ YAYINLARI/ Mustafa DEMİRCİ

Yusuf İle Züleyha




















ZÜLEYHA'NIN İLK DUASI...
Rabbini bilen Züleyha ilk dua olarak hemen oracıkta, Rabbim, dedi, gözlerimden bu acıyı kim silecek benim? Kim yıkayacak gözlerimin içini? Kim yıkayacak acılarla dolup taşan kalbimi?
Hemen arkasından da, olsun, dedi. Rabbim, her şeye razıyım. Hepsine razıyım. Yeter ki aşktan azad etme kalbimi. Yeter ki göz yaşlarımın serininde yıka içimi.
Göz yaşlarımı ve aşkımı alma, onlar bende kalsın. Bedel olsun. Ödül olsun. Bağış olsun. Yoksulluğum zenginliğim olsun.
Aşkım yeter, muhabbet denizinin kıyıları ne denli sınırsızmış göreyim. Aşkım yeter varlığımın anlamı neymiş, çözeyim.
Yeter aşkım, yeter ki aşkımın kalbime düştüğü yere kadar yükseleyim.
Aşkım yeter, tenimin beni hapsettiği zindandan aşkımın kanatlarıyla geçip gideyim.
Aşkla var olduğum yerde yine aşkla yok olayım.
Rabbim, acıya razıyım ama gözyaşım bende kalsın.
Razıyım yoklukta var olayım.
Yitirdikçe bulayım. Öldükçe doğayım.
Canım çekildikçe aradan saf aşktan ibaret kalayım.
Rabbim, dedi Züleyha çıkar aradan takılıp kaldığım tenimi, kaldır aradan saf aşkla aramdaki perdeleri.
Timaş Yayınları/ Nazan BEKİROĞLU

"Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim, ben bu anlattığınız değilim. Yusuf'u ben nasıl yerim? Ben Yusuf'u nasıl yerim?Sözünün bu kısmına gelince kurt, nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü, ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım, alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle, nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana, yeter kıyametin kopacağı güne değin gelip geçecek tüm torunlarıma.Tek muradım, bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım, bu ayıpla yaşatamazsın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı, kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin, ya da adım temize çıksın.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...