9 Ekim 2008 Perşembe

Yüreğim Seni Çok Sevdi



Aslı ve Murat’ın çok tanıdık gelen hikayesi. Belki çok sıradan bir aşk öyküsü ama zaten okunabilirliği kılan da biraz bu sıradanlık. “Evet ben de yaşadım, hep böyle olur, belliydi zaten…” gibi cümleleri okudukça kurabileceğiniz türden bir roman. İstanbul, Bursa ve Amerika üçgeninde asla kavuşamayan bir çiftin hikâyesi anlatılan.
Gerçeği söylemek gerekirse Canan Tan’ın dilini çok basit buldum. Cümleler seçilirken pek de özenilmemiş, iş bana biraz aceleye getirilmiş izlenimi verdi. Yazarın henüz başka bir kitabını okumadığım için dili hakkında uzun uzadıya yorum yapmayı pek doğru bulmuyorum. Ancak bu roman için “yalın” ya da “sade” sözcükleri yerine aklıma “basit” den başka tanımlama gelmiyor. Biraz Duygu Asena kokusu aldığımı da eklemek istiyorum. Yazarın etkilenip etkilenmediğini bilemem ama bence çok fazla ortak noktaları var. Edebi yönü bulunduğunu düşünmediğim, “tatil kitabı” diye adlandırabileceğim, kolay okunan, ara sıra (ender de olsa) “acaba şimdi ne olacak?” heyecanını yaşatan bir kitap. Fakat en fazla iki ay sonra bir kitapçının rafında rastladığımda okuyup okumadığımı bile hatırlayabileceğimi sanmıyorum. Yani akılda kalacak ya da okumayı seven sevdiklerime hediye edilecek -tavsiye edilecek- bir kitap hiç değil. Ara ara Ahmet Hamdi’den, Nazım Hikmet’den, Neruda’dan ya da Fuzuli’den dizeler de olmasa edebî tek bir cümle bulunmayacak.
“Biliyorum, imkânsız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime…” demişti Murat. “Çünkü, yüreğim seni çok sevdi!…”Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını.
“Yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan
o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor
bir tek seni…”

Canan Tan / Altın Kitaplar

Gülün Fethi


Biz fetihleri kılıç kalkan, mızrak, top tüfek gibi kabukların başka kabuklarla savaşı gibi görüyoruz. Bunlar tarih değil, tarihi yapan araçlar. Tarih daha derinlerdedir: ruhlarda, beyinlerde ve ideallerde.”“29 Mayıs 1453’de gerçekleşen fetihten sonra küllerinden yeniden doğdu Konstantinopolis. Uyandığında adı artık İstanbul’du. Müslümanların yönetiminde ciddi bir canlanma, bir yenilenme yaşandı.”“İstanbul kuşatmasında, karadan gemilerin yürütülmesi çok tartışılan bir konu. Bazı yazarlar zaman zaman çıkıp, ‘Böyle bir şey olmamıştır, bu hayâl ürünüdür’ diye demeçler veriyorlar. Hâlbuki bunun olmadığından bahseden hiçbir tarih kaynağı yok, sadece hangi güzergâhtan gittiği konusunda ihtilaf var.”“Bir asrı aşan ömrüyle İstanbul’un fethi kutlamaları, günümüzde Osmanlı’yı Cumhuriyete bağlayan en önemli bağ olarak tarihî bir köprü işlevini görüyor.”Osmanlı tarihi alanında ülkemizin çok okunan yazarlarından Mustafa Armağan Fetih ve Fatih’i çok farklı bir açıdan değerlendiriyor ve kafa kurcalayan soruları şüpheye yer vermeyecek cevaplandırıyor.

Mustafa Armağan /PROFİL YAYINCILIK

Aşk ile Hu


Aşk ile Hû, (M.S) 700’lü yıllarda Basra’da yaşamış olan, tasavvufun ilk bilgelerinden Rabiatü’l Adeviye’nin biyografisini hikâye etmektedir. Her insan ilahi aşkın muhatabıdır, ama farkında olamayabilir. Aşıktır ama kime aşık olduğunu bilmez. Rabiatü’l Adeviye’nin menkıbesi işte bu sırrı aydınlatıyor.Tasavvuf öğretisi, “Allah sizin sûretlerinize değil kalplerinize bakar” ayeti doğrultusunda kadın bilgelere de velilik mertebesine giden yolu açmıştır. Veliler arasında “ikinci Meryem” namıyla zikredilen Rabiatü’l Adeviye,
1) insani kemalatın
2) saf Allah aşkının zirvesini temsil etmesiyle eşsiz bir hatıra bırakmıştır.
Rabiatü’l Adeviye; kulun iradesi, teslimiyeti, samimiyeti; hakikat, marifet, fakr gibi meseleler etrafında yaptığı yorumlarla ilahi aşk bahsine zengin boyutlar kazandırmış, Yaratıcı’ya duyulan muhabbeti sözleri ve amelleriyle temsil etmiştir. “O’nu sevmeye layık görülmeyi” ilahi aşkın kaynağı olarak zikreden Rabiatül Adeviye’nin, “Eğer sana cehennem korkusuyla ibadet edersem, beni cehennemde yak. Eğer sana cennet ümidiyle ibadet edersem, beni cennetine koyma” sözleri, Yaratıcı’ya duyduğu muhabbetin ve teslimiyetin mükemmelliğinin ifadesi olmuştur. Münire Daniş’in şiirsel bir üslupla edebiyata aktardığı Rabiatü’l Adeviye biyografisi, hayatın madde planında aktığına inanılan ve aşkın daha ziyade beşeri anlamıyla tanındığı günümüzde; insanın ruhi boyutuna ve aşkın nihai hedefine dikkatleri çekmeyi istiyor. Aşk ile Hû, Rabbini aşk ile keşfetmek (bilmek)ve kulluğunu aşk ile kemâle taşımak isteyen herkes için bir ilham kaynağı aynı zamanda.
Münire Danış/ Kaknüs Yayınları
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...