18 Ağustos 2013 Pazar

Güvercin Gerdanlığ


Güvercin Gerdanlığı sadece aşka bakışı değil (mecazi-hakikî) dönemini sosyal, kültürel, siyasî ve edebî yönlerden yansıtması, kadın erkek ilişkileri hakkında bilgi vermesi, farklı dalları bir araya getirmesi, Endülüs’ün geçmişle dönemindeki hayatla kurduğu ilişkiyi yansıtması açısından da önemli bir eserdir. Türk edebiyatının ilk yazılı İslâmî ürünlerinin verildiği dönemde, Hazm’ın çok yönlü bu eseri, medeniyet kültürü oluşturmuş bir dönemin ispatı anlamına da gelmektedir. Bu dönemde, sadece Hazm’ın dört yüz eseri olması bile, bunu açıkça göstermektedir. Dönemin siyasî karışıklıklarına, yönetim kavgalarına rağmen, bilim ve edebiyatın kesintisiz devam ettiği..Endülüs’ünü her yönden tanımak ve aşka ve kadın’a bakışını; Hazm’ın heyecanlı, polemikçi, mantığı esas alan, sanata düşkün, eleştirel… yanlarını da öğrenebilmek için Güvercin Gerdanlığı mutlaka okunması gereken bir eserdir.

3 Mayıs 2013 Cuma

Harem Yavuz Bahadıroğlu


"Tarihi sevdiren adam" Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı Sarayları, Saray Hayatı ve Harem'de bir imparatorluğun kalbine dokunuyor. Yıldız'a bütün sarayları karış karış dolaştırıyor. Bununla yetinmiyor, adeta gezdirdiği oda sayısınca yaşanmış hikaye anlatarak dönemin mahrem ruhunu bugüne aktarıyor.

Edebiyat tadında bir girizgah

  Eski binalar yaşanan tarihin abidevi şahitleridir. Yeterince hassas bir ruha sahipseniz, size tüm sırlarını açarlar.
  Duyarlılık içinde ona dokunmak , tarihe dokunma duygusu verir.Siz ondan etkilenirken, o sizden etkilenir; karşılıklı etkileşim içinde bütünlenirsiniz.
   O zaman fark edersiniz ki , dokunduğunuz şey, birbiri üzerine yığılmış  taşlardan, mermerlerden ibaret değil, tarihin ta yüreğidir
    Aslında o kendi yüreğinizdir! derin bir hüzün sarar iç aleminizi; o taşa sizden önce dokunanları düşünürsünüz...
   O belki bir padişahtır, belki bir sadrazam...
Pek ala, şehzadelerden, ya da hanım sultanlardan biri de olabilir...
Kim bilir belki de isimsiz bir cariyedir....
   Harem'in " Ceza Dairesi"ne adını yazmış, ama yinede isimsiz kalmış bir cariye...

Harem'i Edebiyat tadında okumak ve öğrenmek için kalemi yüreğe dokunan yazar dan okuyun

  Harem : Yavuz Bahadıroğlu

5 Nisan 2013 Cuma

Efsane (Bir Barbaros Romanı)


Efsaneler bazen denizden, Bazen aşktan ve ateşten gelirler. Aşktan ve ateşten ve denizden gelenler, Bazen ışık olurlar ve bütün zamanı aydınlatırlar... Efsane kurmak kadar, efsaneyi yazmak da efsaneye dâhildir. Bir çağı haritalarda bulamazsınız. Derine, insana ve tarihin denizlerine açılmak gerekir. Girdaplarda yüksek idealler saklanabilir. Bu kitapta İstanbul, Gırnata, Madrid, Roma ve Akdeniz; aşk diliyle kuşatıldı. Akdeniz, aşk kaleminin haritasıyla yeniden çizildi. Kılıç kılıca, cevher çeliğe çarptı, varlık da yokluğa. Ve hep bir yol vardı kalplerden denizlere. Derin denizler, büyük aşklar için atlas olup dokundu. İskender Pala, bir çağı ve o çağın efsanelerini dile döktü. Barbaros Hayreddin Paşayı... Sonra, bir gül sepeti getirdi. Isırılmış üç elmayı anlattı.

            İskender Pala
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...