9 Kasım 2015 Pazartesi

Entelektüellerin Hurafeleri




       Hayatı boyunca gurbetin talebesi olan, ilmini ondan tahsil eden rahmetli Neşet Ertaş'ın vefatından sonra ortaya çıkan uzman sürüsü, lafızdan manaya geçebildi mi?
    "Gönül" kelimesinin telaffuzu üzerine uzun uzun konuşurlarken, Neşet Ertaş'ın dilinden düşmeyen "seher vakti"nin anlamına varamadılar. O menzile varamayınca, o bilgi de nazil olamıyor. Seher vaktinin hangi vakit olduğunu bilmedikleri için olsa gerek, o vakitte yarin kapısını çalmak, ne hikmetse, kimseye tuhaf gelmiyor. Seher vakti Kur'an-ı Kerim okumadıysam, bunları nasıl hakkıyla anlayabilirim: "Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi",(onlar) "seher vakitlerinde istiğfar edip yalvaranlardır."
 Kitabın Arka Kapağından
Hamal ve ihtimal kelimeleri akrabadır. Entelektüel, ihtimallerin hamalıdır. Her ihtimali düşünmek zorundadır.
Popüler şarkılardan sıkılan entelektüeller, nedense, popüler sorulardan ve cevaplardan sıkılmıyorlar. Eğer her ihtimali düşünselerdi, hakikat muamelesi yaptıkları popüler cevaplardan kuşkuya düşer, egemenlerin kültürüne evrensel kültür demeye son verirlerdi...
 Eğer çevreciler gerçekten bilinçli olsaydı, merkeze "çevre" demekten vazgeçerlerdi... İnsanoğlunun ırkçılık yüzünden ödediği ağır bedellerden sonra çareyi "dünya vatandaşı" olmakta bulanlar, iddialarının aksine dünyalarının Avrupa'dan ibaret olduğunu, geride kalan her vatanın ve kültürün teferruat olduğunu görürlerdi...
 Yolu ve yöntemi hesaba katmadan düşünmek, kulağa hoş gerisi boş kıyaslamalarda bulunmak, böylesi popüler kavramlar üretmek, entelektüel yolsuzluktur. Türkiye'de yıllardır sadece bankaların değil, kavramlarımızın, kitaplarımızın, belgelerimizin ve hatıralarımızın içi de usulsüz işlemlerle boşaltılmıştır. Bu entelektüel yolsuzluğun eski adı, usul/yöntem sahibi olmadan, bilgi sahibi olmaktır. Yöntemsiz düşünmek, yolda olmamaktır.

 İbrahim Paşalı

19 Ekim 2014 Pazar

Âsaf Hâlet Çelebi'nin Defter-i Meşâhir'i



Asaf Hâlet Çelebi, 20'nci yüzyılın ilk yarısında yaşamış, kısa denebilecek
hayatına derin mânâlar yüklemiş bir şair. Galatasaray Lisesi'ndeki hocaları ile
beraber babası Mehmed Said Hâlet Efendi ve onun çevresindeki isimlerden de
feyz alarak yetişen Âsaf Hâlet, Mevlevi meşrep bir sima.
Âsaf Hâlet Çelebi'nin Defter-i Meşâhir'i sayesinde hem Çelebi'nin henüz çocuk
yaşta intisap ettiği camiaya dair ipuçları elde ediyor hem de kısa zaman önce
unutulmaya terk ettiğimiz güzelliklerden biri ile ünsiyet tazeliyoruz. Bir tür günlük
olarak kabul edilebilecek defter-i meşahirlerin anladığımız mânâda günlükten
farkı, notların defter sahibinin değil yakınında bulunduğu itibar sahibi zevatın
kaleminden çıkmış olması. Genellikle büyüklerin teşviki ile genç yaşta kişiler için
hazırlanan defterler, âdâb erkân, kültür ve terbiye açısından mânâ ihtiva
ediyor.

18 Ağustos 2013 Pazar

Güvercin Gerdanlığ


Güvercin Gerdanlığı sadece aşka bakışı değil (mecazi-hakikî) dönemini sosyal, kültürel, siyasî ve edebî yönlerden yansıtması, kadın erkek ilişkileri hakkında bilgi vermesi, farklı dalları bir araya getirmesi, Endülüs’ün geçmişle dönemindeki hayatla kurduğu ilişkiyi yansıtması açısından da önemli bir eserdir. Türk edebiyatının ilk yazılı İslâmî ürünlerinin verildiği dönemde, Hazm’ın çok yönlü bu eseri, medeniyet kültürü oluşturmuş bir dönemin ispatı anlamına da gelmektedir. Bu dönemde, sadece Hazm’ın dört yüz eseri olması bile, bunu açıkça göstermektedir. Dönemin siyasî karışıklıklarına, yönetim kavgalarına rağmen, bilim ve edebiyatın kesintisiz devam ettiği..Endülüs’ünü her yönden tanımak ve aşka ve kadın’a bakışını; Hazm’ın heyecanlı, polemikçi, mantığı esas alan, sanata düşkün, eleştirel… yanlarını da öğrenebilmek için Güvercin Gerdanlığı mutlaka okunması gereken bir eserdir.

3 Mayıs 2013 Cuma

Harem Yavuz Bahadıroğlu


"Tarihi sevdiren adam" Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı Sarayları, Saray Hayatı ve Harem'de bir imparatorluğun kalbine dokunuyor. Yıldız'a bütün sarayları karış karış dolaştırıyor. Bununla yetinmiyor, adeta gezdirdiği oda sayısınca yaşanmış hikaye anlatarak dönemin mahrem ruhunu bugüne aktarıyor.

Edebiyat tadında bir girizgah

  Eski binalar yaşanan tarihin abidevi şahitleridir. Yeterince hassas bir ruha sahipseniz, size tüm sırlarını açarlar.
  Duyarlılık içinde ona dokunmak , tarihe dokunma duygusu verir.Siz ondan etkilenirken, o sizden etkilenir; karşılıklı etkileşim içinde bütünlenirsiniz.
   O zaman fark edersiniz ki , dokunduğunuz şey, birbiri üzerine yığılmış  taşlardan, mermerlerden ibaret değil, tarihin ta yüreğidir
    Aslında o kendi yüreğinizdir! derin bir hüzün sarar iç aleminizi; o taşa sizden önce dokunanları düşünürsünüz...
   O belki bir padişahtır, belki bir sadrazam...
Pek ala, şehzadelerden, ya da hanım sultanlardan biri de olabilir...
Kim bilir belki de isimsiz bir cariyedir....
   Harem'in " Ceza Dairesi"ne adını yazmış, ama yinede isimsiz kalmış bir cariye...

Harem'i Edebiyat tadında okumak ve öğrenmek için kalemi yüreğe dokunan yazar dan okuyun

  Harem : Yavuz Bahadıroğlu

5 Nisan 2013 Cuma

Efsane (Bir Barbaros Romanı)


Efsaneler bazen denizden, Bazen aşktan ve ateşten gelirler. Aşktan ve ateşten ve denizden gelenler, Bazen ışık olurlar ve bütün zamanı aydınlatırlar... Efsane kurmak kadar, efsaneyi yazmak da efsaneye dâhildir. Bir çağı haritalarda bulamazsınız. Derine, insana ve tarihin denizlerine açılmak gerekir. Girdaplarda yüksek idealler saklanabilir. Bu kitapta İstanbul, Gırnata, Madrid, Roma ve Akdeniz; aşk diliyle kuşatıldı. Akdeniz, aşk kaleminin haritasıyla yeniden çizildi. Kılıç kılıca, cevher çeliğe çarptı, varlık da yokluğa. Ve hep bir yol vardı kalplerden denizlere. Derin denizler, büyük aşklar için atlas olup dokundu. İskender Pala, bir çağı ve o çağın efsanelerini dile döktü. Barbaros Hayreddin Paşayı... Sonra, bir gül sepeti getirdi. Isırılmış üç elmayı anlattı.

            İskender Pala
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...